Hyponatremia; Current Diagnosis and Treatment
Gürsel Yıldız, mansur KaYaTaş, Ferhan Candan
Turk Neph Dial Transpl 2011; 20 (2): 115-131
Hiponatremi; klinik uygulamada en sık görülen elektrolit bozukluğudur. Olguların çoğunluğu asemptomatiktir. Klinik belirtileri büyük ölçüde oluşum hızına bağlıdır. Akut semptomatik hiponatremi ciddi klinik bir durumdur. Patogenezde % 95 olguda antidiüretik hormonun (ADH) nonozmotik salgılanmasının sorumlu temel mekanizma olduğu saptanmıştır. Yani olgularının çoğunda neden sodyum dengesizliğinden çok, su dengesizliğidir. Tanıda öncelikle hiponatreminin su fazlasıyla ilişkili olmayan psödohiponatremi (yüksek düzeylerde plazma lipidleri veya proteinleri serum sodyum yoğunluğunu azaltır) ve translokasyonel hiponatremiden (radyografik kontrast madde, glikoz, glisin ve mannitol gibi hiperozmolar maddelerin hücre içinden, hücre dışına ozmotik olarak su kaydırması) ayırımının yapılması gerekir. Tedavide asemptomatik olgularda sadece sıvı kısıtlaması (0,8 L/gün) yeterli olurken semptomatik olgularda acil tedavi (%3’lük hipertonik tuzlu su infüzyonu) yapılması gerekir. Son yıllarda övolemik ve hipervolemik hiponatremi tedavisinde tuzlu su (% 09 NaCl) infüzyonuna seçenek olarak ADH reseptör antagonistleri klinik kullanıma girmiştir. Hiponatremi tedavisinde serum sodyumunu düzeltme hızı 0,5-1 mEq/L/saat olmalıdır. Daha hızlı düzeltilirse santral pontin miyelinolizis ve beyin kanaması oluşabilir. Bu yüzden hiponatremi tedavisi mümkün olduğu kadar yavaş ve kontrollü yapılmalıdır.
Tagler: Adh Reseptör Antagonistleri, Hiponatremi, Pontin Myelinoliz, Uygunsuz Antidiüretik Hormon Salgılanması Sendromu
Comments: (0)
Henüz yorum yapılmamış